bugün
yenile
    1. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "yıldızsız teknemdi inip çıkan gece" t: melih cevdet anday'ın şiiri/kitabı. açık ara şairin en iyi şiiri.. "canlı mıydım? o uğursuz kıyıda öldüğüm gün de bilemedim." - link --- spoiler --- kara yakındı önce, hem çok yakın, elimi uzatsam tutardı. yıldızsız teknemdi inip çıkan gece, kurumuş gece, kum, kömür, arduvaz. kara yakındı önce, hem çok yakın, denizleyin inip çıkan önümde bir tanrının atardamarı. açtım, yorgundum ama uykum yoktu. günlerce yekesiz, yelkensiz ne de çok kuş takılmıştı ardımıza, ne çok harman gördüm köpükten beyaz... açtım, yorgundum ama uykum yoktu. güneşler hala sağımda solumda, sürer gibiydi açık deniz. deniz en ince hayvanı belleğin nerden kalktım, o rıhtım, o çan... bilmiyorum o gök kıyı nereye gitti. bir masal şebboyu çarmıhtaki yaz. deniz en ince hayvanı belleğin bir kuşluk vakti tanrının sevdiği görünür zaman yaratan. canlı mıydım? o uğursuz kıyıda öldüğüm gün de bilemedim. hep o sallantı, o devinim, o avcıl bayrak, bir aş tenceresi, biraz küfür, karı kız öyküleri, sonra dipteki ölülerin fısıl fısıl konuşmalarını dinledim. doğdum mu? nasıl? belki bir tezlik yeli kımıldadı, kan gibi. ağaç ve kızak, demir, yağ, halat, katran, boya kutuları, sünger, tel ve gaz... derken gün kokulu yüreğimdi ilk yapının boş gömütünde dikili sabırsız kaburgama çarpan. ruh, şarabı gördü üzümden önce süt, kan olmak için devinir tohum bildi herkesten önce ekmeği gün, denizi salıvermeden batmaz. ruh, şarabı gördü üzümden önce ağaç ne diye kalktı çiçeklendi, denize inmesi nedendir? ah yalnızlığın gömük kapıları, aysız ayışığı gibiydim, geceleyin gece, gündüzleyin gün gibi suyun altınavuran yalaz. ah yalnızlığın gömük kapıları bir yağmuru dinlercesine bütün anları iç içe bilirim. bir tekne her zaman düşüncelidir. bizimle demirledi gece. karaya çıktı tayfalarım uykulu. pruvamda çok acayip bir yıldız konmak istercesine gider gelir, suları budanmış bir yolculuğu sürdürmek isterdi kendince. kara yakındı önce, ödağacı kokusu sarmıştı geceyi. ve bir kuş bağırdı çağırdı tepemde, fosforlu sesi kabarık ve ıssız. lale rengindeydi şimşeğin dalı, ve güneydoğunun yangını pembe nakışlı bir çanak gibiydi. unutmak istemiyorum bunları, göğün damarlarını gördüm, fırtına kırının yaban keçisini, koşar küpeşteme saçsız sakalsız... ağaç gibi yırtılan karanlığı, koca kulaklı lodosu, o fili, ah yay biçimdeydi ölüm. yalnızlıktır denizin tek yasası, aşkın altın yasasıdır o. bir gün kum uyanır, ay gıcırdarsa çalınırsa bir gün gömük kapımız kalamazsın sabaha inen suda, kalk kürek, yola düşmenin sırası aşkın altın yasasıdır o. kükürt rengindeki ağzı gecenin üfürdü huysuz karanlıkta sintineme düşçül bir ateşböceği kömürdüm, tahtaydım, kurumuş anız, o böcek oldu yangımı teknemin, anladım kuşun, yıldızın gizini, başladım usuldan yanmaya. söndüremezdi kimse bu ateşi, kıyıdan kesilmiş sularda, kara hem yakındı şimdi, hem çok uzak bir yanyanaydım onunla, bir yalnız. devirdim bütün yüklediklerimi ve demiri uykuda bırakarak bindirdim eskil kayalara. parçalanıyordum kimse bilmeden, ateştim cevizin içinde, ve bir gece içinde bilmeden öldüm. ey gece, nereden yol bulacağız, ey yaralı göğsüme düşen yelken, ya sen kürek, solmuş rüzgar gülüm, ya sen ne diyeceksin, söyle! deniz durdu, mumyası yıldızların erir gün görmüş kayalıkta, ve yürüdü sabah, denizin ineği. ölünce ne yapsak sabah oluruz... ah kara yakındı ve darmadağın kuşları durmuş zaman kadar eski, taşları hüzün olan kara. kopmuş uykunun iskeletiyim ben, artık yelin göğsü olamam. gördün mü ölümün gözündeki mor rengi, söyle, ölüp dirilen tanrı, temmuz, ay yapraklarının indiği bu dam, eski düşleri taşır mı yeniden, koca karınlı kuşlar gibi. bir yanda parçalanmış teknem durur, sert tütünüyle gün bir yanda. kara yakındı önce, hem çok yakındı, elimi uzatsam tutardı ama yalnızlıktır denizin tek yasası, bütün ölüler unutulur, yaşayanlar kalır tek başlarına. akşamleyin kaptan, birkaç gemici gelip dizildiler kıyıya. tutunacak bir tekne arar gibiydi ayağı kayan meltem ve cigara içerek konuştular gizli gizli, bense dalgın bakıyordum, boşuna koparılmış süsendim sanki. çalıştılar bir hafta, ağustosun altısında bütün iş bitti. kesik baş çapa, iplerim, küreklerim kumsalda şaşkın bir yığındır şimdi. tüter el ayak, tüter ıslak odun, denizin uzaklardan getirdiği yabancı, anlamsız bir şeyim.  --- spoiler ---
    2. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "ruh, şarabı gördü üzümden önce süt, kan olmak için devinir tohum bildi herkesten önce ekmeği gün, denizi salıvermeden batmaz. ruh, şarabı gördü üzümden önce ağaç ne diye kalktı çiçeklendi, denize inmesi nedendir?" - (#2294638)